Medihaber

Makale, sağlıklı kilo verme sürecinde diyet ve egzersizin önemini vurguluyor ve bu süreçte bitki çaylarının, özellikle tarçın çayının, nasıl yardımcı olabileceğini açıklıyor. Direnç kilosu denen ve diyetle verilen kilonun bir noktada durmasına neden olan durumun üstesinden gelmek için tarçın çayının etkili olabileceği belirtiliyor. Tarçın çayının; bağırsakları hareketlendirdiği, sindirimi düzenlediği, kolesterol ve kan şekerini dengelediği, bağışıklığı güçlendirdiği ve vücutta yağ depolanmasını engelleyerek yağ yakımını hızlandırdığı ifade ediliyor. Tarçın çayı içmenin iştahı baskılayarak kalori alımını azaltabileceği, ancak tek başına kilo verdirmek için yeterli olmadığı, diyet listelerine ek olarak tüketilmesi gerektiği dile getiriliyor. Aşırı tüketiminin kabızlık gibi yan etkilere neden olabileceği ve diyabet, yüksek tansiyon, kalp rahatsızlığı olan kişilerin doktorlarına danışmaları gerektiği konusunda uyarılar yapılıyor. Tarçın çayının evde kolayca hazırlanabileceği belirtiliyor ve tarif paylaşılıyor. Ancak kullanım öncesi bir uzmana danışılması öneriliyor.

Makale, karaciğer sağlığını desteklemenin önemini ve bu amaçla tüketilebilecek çeşitli bitkiler ve baharatları ele alıyor. Karaciğer sağlığını olumsuz etkileyebilecek yaşam tarzı ve çevresel faktörlerden bahsediliyor ve sağlıklı bir karaciğer için lif, antioksidan ve sağlıklı yağlar açısından zengin yiyecekler öneriliyor.

– **Amla (Amalaki):** Antioksidanlar açısından zengin ve doğal bir detoksifiye edici olan amla, karaciğeri toksinlerden korur ve sağlık için temel besinler içerir.
– **Neem:** Detoksifiye edici özellikleriyle bilinir ve karaciğer fonksiyonlarını artırarak, sağlıksız maddeleri temizlemeye yardımcı olur.
– **Zerdeçal:** Kurkumin içeriği ile bilinen zerdeçal, karaciğer sağlığını iyileştirir, sindirimi destekler ve vücuttan toksinlerin atılmasına yardımcı olur.
– **Zencefil ve Sarımsak:** Her ikisi de karaciğer sağlığını destekler; zencefil, karaciğer hastalığı riskini azaltırken, sarımsak antioksidan ve anti-inflamatuar özellikler içerir.
– **Fesleğen:** İltihap önleyici ve antioksidan özellikleri ile karaciğeri virüslerden korur, sindirimi iyileştirir, stresi ve kaygıyı azaltır.

Bu bitki ve baharatların tüketilmesi önerilse de, bir uzmana danışmadan diyete eklenmemesi gerektiği belirtiliyor.

Makale, mutfağınıza sokmamanız gereken ve sağlığınıza ciddi zararlar verebilecek bazı gıdalar ve katkı maddeleri hakkında detaylı bilgiler sunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), dünya genelinde yaklaşık 5 milyar kişinin, bu zararlı gıdalara maruz kalarak ciddi hastalık riskleri taşıdığını belirtmiştir. İşte makalede ele alınan temel noktalar:

1. **Hidrojenize Yağlar ve Trans Yağlar**: Hidrojenize yağlar ve endüstriyel trans yağlar kalp hastalıklarını tetikleyebilir. DSÖ, bu yağların küresel kullanımının sona erdirilmesi çağrısında bulunmuştur.

2. **Kızartma Yağları**: Restoranlarda uzun süre değiştirilmeden kullanılan kızartma yağları zararlıdır. Zeytinyağı ile kısa süreli kızartmalar daha sağlıklıdır.

3. **Beyaz Şeker**: Rafine beyaz şeker, vücuda zarar verir ve birçok hastalığa davetiye çıkarır. Şeker ihtiyacı doğal kaynaklardan karşılanmalıdır.

4. **Yapay Tatlandırıcılar**: Aspartam, sukraloz gibi kimyasallar sağlık riskleri taşır. Doğal tatlandırıcılar daha güvenli olmakla birlikte, bunların da aşırı kullanılmaması önerilir.

5. **Paketli Gıdalar ve Katkı Maddeleri**: Cipslerdeki monosodyum glutamat gibi katkı maddeleri zararlıdır. İçerik etiketlerinin okunması önemlidir.

6. **Margarin**: Trans yağlar ve diğer zararlı katkılar içeren margarinlerden kaçınılmalı, doğal bitkisel yağlar tercih edilmelidir.

7. **Bulyonlar ve Mono Sodyum Glutamat**: Bulyonlar MSG içerdiğinden, birçok sağlık sorununa neden olabilir. Alternatif doğal tatlandırıcılar kullanılabilir.

Makale tüm bu yiyecekler ve katkı maddelerinin sağlık üzerinde olumsuz etkileri olabileceğini vurgular ve daha sağlıklı beslenme alternatifleri önerir.

Sudan Sağlık Bakanı Heysem Muhammed İbrahim, ülkede yağmur mevsimiyle birlikte yayılan kolera salgını nedeniyle 22 kişinin öldüğünü ve 354 vakanın tespit edildiğini bildirdi. İbrahim, sağlık koşullarının iyileştirilmesi ve kolera ile mücadele çabaları kapsamında ilgili makamlarla işbirliği yaptıklarını belirtti. Ayrıca, uluslararası toplumla kolera aşısı temini için iletişime geçtiklerini açıkladı. Savaşın devam ettiği Sudan’da zayıf sağlık sistemi, salgın hastalıkların yayılmasını daha da zorlaştırıyor. Eyalet yetkililerine, salgınla mücadele ve çevre sağlığının korunması için müdahale çağrısında bulunuldu.

Makale, maymun çiçeği virüsü (mpox) hakkında detaylı bilgi veriyor. Maymun çiçeği virüsü, Poxviridae ailesindeki Orthopoxvirus cinsinin bir üyesidir ve çoğunlukla Orta ve Batı Afrika’nın tropikal yağmur ormanlarında endemiktir. Virüs, enfekte hayvanların kan, vücut sıvıları, deri veya mukoza lezyonları ile doğrudan temas yoluyla veya enfekte hayvan etlerinin tüketilmesiyle insanlara bulaşabilir. İnsanlar arasında ise uzun süreli yakın temas ve sekresyonlarla direkt temas yoluyla yayılabilir.

Hastalık, ateş, baş ağrısı, lenfadenopati, sırt ağrısı ve deri döküntüleri gibi semptomlarla kendini gösterir. Semptomlar genellikle 2-4 hafta sürer. Çiçek hastalığına karşı kullanılan aşılar, maymun çiçeği virüsüne karşı belirli bir koruma sağlamaktadır. Maymun çiçeği virüsüne yakalanan kişilerde sekonder enfeksiyonlar, bronkopnömoni, ensefalit gibi komplikasyonlar görülebilir.

Virüs, insandan insana uzun süreli fiziksel temas yoluyla yayılır ve özellikle cinsel yolla bulaşan bir hastalık olarak değerlendirilmiştir. 1 Ocak 2022 ile 30 Haziran 2024 arasında ABD, Brezilya ve İspanya en yüksek vaka sayısını bildiren ülkeler arasında yer almıştır.

Makale, sağlıklı yağlar ve besinlerle dolu yer fıstığının sağlık faydalarını vurgularken, Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde yer fıstığı ekiminin başlatıldığını anlatıyor. Çiftçi Yılmaz Güneç, Güllüce köyünde yer fıstığı ekimine öncülük ediyor ve Yüksekova Ziraat Odası Başkanı Perviz Geçirgen bu çabayı destekliyor. Yer fıstığı, özellikle bitkisel protein açısından zengin olup, vejetaryenler ve veganlar için iyi bir kaynak. Doymamış yağ asitleriyle kalp sağlığını destekliyor, kötü kolesterolü düşürüyor ve sindirim sistemini rahatlatıyor. Ayrıca, E ve B vitamini kompleksi, magnezyum, fosfor, potasyum ve çinko içeriyor. Antioksidanlar sayesinde hücre hasarını önlüyor. Tok tutma özelliği ile kilo yönetimine yardımcı olabilirken, kalorisi yüksek olduğu için porsiyon kontrolüne dikkat edilmesi gerekiyor. Düşük glisemik indeksi sayesinde kan şekerini dengeleyebilir, ancak alerjik reaksiyon riskine karşı ölçülü tüketilmesi ve bir uzmana danışılması önemlidir.

Bu makale, chia tohumlarının sağlık açısından sunduğu faydaları özetlemektedir. Chia tohumları, besin açısından zengin lif, antioksidanlar ve omega-3 yağ asitleri gibi bileşenlerle doludur. Sindirim sağlığını destekleyen, enerjiyi artıran ve kilo yönetimine yardımcı olan bu tohumlar, diyetlerin değerli bir parçası kabul edilir. Yüksek lif içeriği sayesinde sindirimi destekler ve kan şekerini kontrol etmeye yardımcı olur. Temel amino asitleri içeren yüksek protein içeriği, chia tohumlarını vejetaryenler ve veganlar için ideal bir protein kaynağı haline getirir.

Ayrıca, bitki bazlı omega-3 yağ asitleri kalp sağlığına olumlu katkılar yaparken; kalsiyum, magnezyum ve fosfor içeriği güçlü kemikleri destekler. Antioksidanlar açısından zengin olan chia tohumları, serbest radikallerle savaşarak yaşlanma ve hastalıklara karşı koruma sağlar. Chia tohumlarının kombinasyonu, kan şekerini dengelemeye de yardımcı olabilir.

Chia tohumları, günlük diyete eklenerek smoothie’lerde, pudinglerde, yoğurt ve salatalarda kullanılabilir. Tohumları sıvı ile karıştırıp jelleşmesini beklemek, tatlı ve besleyici bir dokunuş sağlar. Ancak, beslenme düzeninize eklemeden önce bir uzmana danışmanız önerilir.

Makale, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü’nün soğuk su içmenin boğaz iltihabına yol açıp açmadığı konusundaki açıklamalarını içeriyor. Prof. Dr. Özlü, tıbbi bilgilere göre soğuk su içmenin boğaz iltihabına neden olmadığını belirtiyor. Boğaz iltihapları, örneğin bademcik veya faranjit, enfeksiyon hastalıklarıdır ve virüsler ya da bakteriler gibi mikroorganizmalar sebebiyle ortaya çıkar. Dolayısıyla, soğuk su içmek bu tür hastalıklara neden olmaz. Hatta soğuk su ve soğuk gıdaların, boğaz ağrısını hafifletmek amacıyla tüketilebileceği ifade ediliyor. Soğuk suyun zararının olmadığını vurgulayan Özlü, sadece çok aşırı sıcak veya soğuk içeceklerin birden ve fazla miktarda içilmesinin boğazda hasar yaratabileceğini belirtiyor. Genel olarak, soğuk su içmenin tıbbi olarak bilinen bir zararı olmadığı ve güvenle içilebileceği sonucuna varılıyor.

Makale, Siirt’te üzüm hasadının başladığını ve üzümün pekmez, pestil ve sucuk yapımında kullanılacağını belirtiyor. Çiftçi Levent Başaran, üzüm veriminin iyi olduğunu ve ilerleyen dönemde pekmez ve cevizli sucuk yapımı için üzümlerin daha olgunlaşacağını ifade ediyor. Üzümün sağlık açısından birçok faydası olduğu, özellikle resveratrol ve flavonoid gibi antioksidanlar içerdiği, kalp sağlığını desteklediği ve damar yağlanmasını önlediği belirtiliyor. Ayrıca, üzüm lif ve C vitamini bakımından zengin olduğu, sindirim sistemi ve bağışıklık sistemini güçlendirdiği vurgulanıyor. Üzümün, göz sağlığını koruyucu etkileri ve enerji verici özellikleri de öne çıkarılıyor. Taze veya kuru üzüm tüketiminde dengeye dikkat edilmesi gerektiği hatırlatılıyor.

Makale, kilo vermek ve ideal bir vücut yapısına sahip olmak için dikkat edilmesi gereken günlük alışkanlıkları ele alıyor. Kilo vermenin sadece yediklerimiz ve içtiklerimizle ilgili olmadığı, bu besinlerin hangi saatte tüketildiğinin de önemli olduğu vurgulanıyor. Sağlıklı beslenme ve egzersiz programlarının yanı sıra, öğün zamanlarına dikkat etmek gerektiği belirtiliyor.

Temel öneriler arasında; sebzeleri tabaktaki diğer gıdalardan önce yiyerek kilo vermeye yardımcı olabileceği, gece ağır yemeklerden kaçınmak gerektiği, kahvenin sabah erken saatlerde değil de kortizol seviyesinin düştüğü saatlerde (örneğin saat 10 civarında) içilmesi öneriliyor.

Ayrıca, egzersiz öncesi ve sonrası yemek yemenin etkilerinin cinsiyete göre değiştiği belirtiliyor; kadınlar için egzersiz öncesi, erkekler için ise egzersiz sonrası yemek yemenin daha etkili olabileceği ifade ediliyor.

Sonuç olarak, sağlıklı bir kilo verme süreci için kişiye özel diyet ve egzersiz programları uygulanmasının yanında, günlük tüketim alışkanlıkları ve zamanlamalarına da dikkat edilmesi gerektiği anlatılıyor.