Medihaber

Makale, sağlıklı yağlar ve besinlerle dolu yer fıstığının sağlık faydalarını vurgularken, Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde yer fıstığı ekiminin başlatıldığını anlatıyor. Çiftçi Yılmaz Güneç, Güllüce köyünde yer fıstığı ekimine öncülük ediyor ve Yüksekova Ziraat Odası Başkanı Perviz Geçirgen bu çabayı destekliyor. Yer fıstığı, özellikle bitkisel protein açısından zengin olup, vejetaryenler ve veganlar için iyi bir kaynak. Doymamış yağ asitleriyle kalp sağlığını destekliyor, kötü kolesterolü düşürüyor ve sindirim sistemini rahatlatıyor. Ayrıca, E ve B vitamini kompleksi, magnezyum, fosfor, potasyum ve çinko içeriyor. Antioksidanlar sayesinde hücre hasarını önlüyor. Tok tutma özelliği ile kilo yönetimine yardımcı olabilirken, kalorisi yüksek olduğu için porsiyon kontrolüne dikkat edilmesi gerekiyor. Düşük glisemik indeksi sayesinde kan şekerini dengeleyebilir, ancak alerjik reaksiyon riskine karşı ölçülü tüketilmesi ve bir uzmana danışılması önemlidir.

Bu makale, chia tohumlarının sağlık açısından sunduğu faydaları özetlemektedir. Chia tohumları, besin açısından zengin lif, antioksidanlar ve omega-3 yağ asitleri gibi bileşenlerle doludur. Sindirim sağlığını destekleyen, enerjiyi artıran ve kilo yönetimine yardımcı olan bu tohumlar, diyetlerin değerli bir parçası kabul edilir. Yüksek lif içeriği sayesinde sindirimi destekler ve kan şekerini kontrol etmeye yardımcı olur. Temel amino asitleri içeren yüksek protein içeriği, chia tohumlarını vejetaryenler ve veganlar için ideal bir protein kaynağı haline getirir.

Ayrıca, bitki bazlı omega-3 yağ asitleri kalp sağlığına olumlu katkılar yaparken; kalsiyum, magnezyum ve fosfor içeriği güçlü kemikleri destekler. Antioksidanlar açısından zengin olan chia tohumları, serbest radikallerle savaşarak yaşlanma ve hastalıklara karşı koruma sağlar. Chia tohumlarının kombinasyonu, kan şekerini dengelemeye de yardımcı olabilir.

Chia tohumları, günlük diyete eklenerek smoothie’lerde, pudinglerde, yoğurt ve salatalarda kullanılabilir. Tohumları sıvı ile karıştırıp jelleşmesini beklemek, tatlı ve besleyici bir dokunuş sağlar. Ancak, beslenme düzeninize eklemeden önce bir uzmana danışmanız önerilir.

Makale, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü’nün soğuk su içmenin boğaz iltihabına yol açıp açmadığı konusundaki açıklamalarını içeriyor. Prof. Dr. Özlü, tıbbi bilgilere göre soğuk su içmenin boğaz iltihabına neden olmadığını belirtiyor. Boğaz iltihapları, örneğin bademcik veya faranjit, enfeksiyon hastalıklarıdır ve virüsler ya da bakteriler gibi mikroorganizmalar sebebiyle ortaya çıkar. Dolayısıyla, soğuk su içmek bu tür hastalıklara neden olmaz. Hatta soğuk su ve soğuk gıdaların, boğaz ağrısını hafifletmek amacıyla tüketilebileceği ifade ediliyor. Soğuk suyun zararının olmadığını vurgulayan Özlü, sadece çok aşırı sıcak veya soğuk içeceklerin birden ve fazla miktarda içilmesinin boğazda hasar yaratabileceğini belirtiyor. Genel olarak, soğuk su içmenin tıbbi olarak bilinen bir zararı olmadığı ve güvenle içilebileceği sonucuna varılıyor.

Makale, Siirt’te üzüm hasadının başladığını ve üzümün pekmez, pestil ve sucuk yapımında kullanılacağını belirtiyor. Çiftçi Levent Başaran, üzüm veriminin iyi olduğunu ve ilerleyen dönemde pekmez ve cevizli sucuk yapımı için üzümlerin daha olgunlaşacağını ifade ediyor. Üzümün sağlık açısından birçok faydası olduğu, özellikle resveratrol ve flavonoid gibi antioksidanlar içerdiği, kalp sağlığını desteklediği ve damar yağlanmasını önlediği belirtiliyor. Ayrıca, üzüm lif ve C vitamini bakımından zengin olduğu, sindirim sistemi ve bağışıklık sistemini güçlendirdiği vurgulanıyor. Üzümün, göz sağlığını koruyucu etkileri ve enerji verici özellikleri de öne çıkarılıyor. Taze veya kuru üzüm tüketiminde dengeye dikkat edilmesi gerektiği hatırlatılıyor.

Makale, kilo vermek ve ideal bir vücut yapısına sahip olmak için dikkat edilmesi gereken günlük alışkanlıkları ele alıyor. Kilo vermenin sadece yediklerimiz ve içtiklerimizle ilgili olmadığı, bu besinlerin hangi saatte tüketildiğinin de önemli olduğu vurgulanıyor. Sağlıklı beslenme ve egzersiz programlarının yanı sıra, öğün zamanlarına dikkat etmek gerektiği belirtiliyor.

Temel öneriler arasında; sebzeleri tabaktaki diğer gıdalardan önce yiyerek kilo vermeye yardımcı olabileceği, gece ağır yemeklerden kaçınmak gerektiği, kahvenin sabah erken saatlerde değil de kortizol seviyesinin düştüğü saatlerde (örneğin saat 10 civarında) içilmesi öneriliyor.

Ayrıca, egzersiz öncesi ve sonrası yemek yemenin etkilerinin cinsiyete göre değiştiği belirtiliyor; kadınlar için egzersiz öncesi, erkekler için ise egzersiz sonrası yemek yemenin daha etkili olabileceği ifade ediliyor.

Sonuç olarak, sağlıklı bir kilo verme süreci için kişiye özel diyet ve egzersiz programları uygulanmasının yanında, günlük tüketim alışkanlıkları ve zamanlamalarına da dikkat edilmesi gerektiği anlatılıyor.

Bu makale, kilo verme sürecinde günlük alışkanlıklar ve beslenme saatlerinin önemine dikkat çekiyor. Kilo vermek için sadece alınan kaloriyi azaltmanın yeterli olmayacağı, aynı zamanda doğru zamanlarda beslenmenin de kritik bir rol oynadığı belirtiliyor.

Ana noktalar:
1. Sebzeler ve meyveler lif açısından zengindir ve yemeklerden önce tüketilmeleri önerilir. Bu, kan şekerini düzenlemeye ve iştahı kontrol etmeye yardımcı olabilir.
2. Harvard Tıp Fakültesi’nden yapılan bir araştırmaya göre, akşam yemeklerinin saat 17.00’de tüketilmesi, kalori yakma ve yağ depolamada önemli bir fark yaratabilir.
3. Kahvenin yağ yakıcı özelliği vardır; ancak kortizol seviyelerinin dengelenmesi için sabah uyandıktan birkaç saat sonra tüketilmesi önerilir.
4. Egzersiz öncesi veya sonrası yemek tüketimi, cinsiyete göre farklılık gösterir; kadınların egzersizden önce, erkeklerin ise sonra yemek yemeleri daha etkili olabilir. Erkekler hızlı egzersiz yaptıklarında, yemek yememişlerse daha fazla yağ yakarlar.

Sonuç olarak, kilo verme sürecinde besinlerin türü kadar tüketim zamanlamasının da önemli olduğuna vurgu yapılıyor. Ayrıca, kişiye özel diyet ve egzersiz programlarının önemi de vurgulanmaktadır.

Makale, Afrika’da hızla yayılan maymun çiçeği virüsü (mpox) nedeniyle Afrika Birliği’nin acil durum ilan ettiğini ve Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) konuyla ilgili acil toplantılar düzenlediğini aktarıyor. Özellikle Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde vakaların artışıyla, hastalığın uluslararası bir tehlike oluşturduğu belirtiliyor. Mpox virüsünün insandan insana bulaşabilmesi ve yeni bir varyantıyla ilişkili olduğu için daha endişe verici bir durum olduğu vurgulanıyor. Virüs, solunum ve cilt teması yoluyla yayılıyor ve sadece cinsel ağlarla sınırlı değil, herkesi etkileyebilecek bir potansiyel gösteriyor. Türkiye’de şu ana kadar tespit edilen bir vaka bulunmadığı belirtilirken, Sağlık Bakanlığı’nın gerekli önlemleri aldığı belirtiliyor. Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, aktif sürveyans yapılması gerektiğini ve Türkiye’nin riskli bölgelere seyahat edenler için aşı temin etmesi gerektiğini söylüyor. Her ne kadar dünya genelinde dikkatli olunması önerilse de, Türkiye için şu an bir alarm durumu bulunmadığı ifade ediliyor.

Makale, Afrika’da hızla yayılan ve ciddi bir sağlık tehdidi oluşturan maymun çiçeği (mpox) virüsüne değiniyor. Afrika Birliği, virüs nedeniyle acil durum ilan ederken, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) de bu durum üzerine acil bir toplantı düzenledi. Virüs, insandan insana yakın temas yoluyla yayılıyor ve cinsel ağlar aracılığıyla da bulaşabiliyor. Enfekte kişilerde ateş, baş ağrısı ve deri döküntüleri gibi belirtiler görülüyor. Yeni bir varyantın ortaya çıkması endişe yaratırken, enfeksiyon genellikle 14-21 gün sürüyor.

Türkiye’de, virüsle ilgili herhangi bir vaka bildirimi olmadı ve Sağlık Bakanlığı gerekli önlemleri aldığını açıkladı. Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, Türkiye’de aktif bir sürveyans çalışması yapılması gerektiğini vurguladı ve Afrika’ya seyahat edenlerin taramadan geçirilmesinin önemine dikkat çekti. Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu ise şu an Türkiye için bir alarm durumunun söz konusu olmadığını belirtti.

Makale, Afrika Birliği’nin maymun çiçeği (mpox) virüsü nedeniyle acil durum ilan ettiğini belirtmektedir. Maymun çiçeği virüsü çoğunlukla Orta ve Doğu Afrika’da yayılmakla birlikte uluslararası alanda da artış göstermektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) acil bir toplantı düzenleyerek 14.000’den fazla vaka ve 524 ölüm rapor etmiştir. Virüsün daha önceki varyantlarına göre daha tehlikeli olan yeni bir varyantı endişeleri artırmaktadır. Enfeksiyon insandan insana yakın temas yoluyla yayılabilmektedir. Türkiye’de henüz vaka tespit edilmemiştir. Ancak uzmanlar, özellikle riskli bölgelerde seyahat edenler için önlemler alınması gerektiğini vurgulamaktadır. Sağlık Bakanı, virüsün yakından takip edildiğini ve şu an için alarm durumu olmadığını ifade etmiştir.

Makale, maymun çiçeği virüsünün (mpox) Afrika’da hızla yayıldığı ve uluslararası boyutta bir tehlike oluşturabileceği üzerine odaklanmaktadır. Afrika Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (Africa CDC) ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) konuyla ilgili ciddi endişelerini dile getirmiş, uluslararası acil durum ilan edilip edilmemesi konusunda toplantılar düzenlemiştir. DSÖ’ye göre 14 binden fazla vaka ve 524 ölüm bildirilmiştir.

Mpox virüsü, Orta ve Doğu Afrika’da yaygın olup cinsel ağlar ve solunum yolu dahil çeşitli yollarla bulaşabiliyor. Özellikle çocuklar enfekte olma riski altındadır. Hastalık, ateş, baş ağrısı, vücut ağrıları gibi semptomlarla seyrederken döküntüler de görülebilmektedir. Türkiye’de henüz vaka tespit edilmemiş olsa da uzmanlar aktif sürveyansın önemine dikkat çekmektedir. Sağlık Bakanlığı, olası tehlikelere karşı hazırlık yaptığını belirtmiştir. Türkiye’nin aktif sürveyans çalışmaları yapması ve özellikle riskli bölgelere seyahat edenler için aşı temin etmesi önerilmektedir.