Kenenin Tetiklediği Gizli Gıda Alerjisi

kenenin tetikledigi gizli gida alerjisi

Kene Isırığı Sonrası Gelişen Alpha-gal Sendromu: Nedir, Belirtileri ve Küresel Yayılımı

Alpha-gal sendromu, son yıllarda dünya genelinde önemli bir halk sağlığı sorunu haline gelen, kene ısırığıyla bulaşan ve kırmızı et ile süt ürünlerine karşı şiddetli alerjik reaksiyonlara yol açan bir durum olarak tanımlanıyor. Özellikle ABD’de vakaların hızla arttığı gözlemlenen bu sendrom, Avrupa, Asya, Avustralya ve Afrika dahil toplam 6 kıtada tespit edildi. Uzmanlar, hastalığın kesin bir tedavisi olmadığına ve semptomların ortaya çıkmasının haftalar hatta aylar sürebileceğine dikkat çekiyor.

Alpha-gal Sendromu Nasıl Ortaya Çıkıyor?

Alpha-gal sendromu, Ambylomma cinsi kenelerin ısırması sonucu insan vücuduna giren alfa-gal adlı bir şeker molekülüne karşı gelişen immünolojik bir tepkiyle başlıyor. Bu molekül, insan vücudu dışında memelilerde bulunuyor. Kene ısırığıyla vücuda giren alfa-gal, bağışıklık sistemini tetikleyerek kırmızı et (sığır, domuz, kuzu) ve süt ürünlerine karşı ciddi bir alerjik reaksiyon gelişmesine neden oluyor.

Hastalığın karakteristik özelliği, semptomların kene ısırmasından saatler veya aylar sonra ortaya çıkabilmesi. Bu durum, teşhis sürecini zorlaştıran en önemli faktörlerden biri.

Alpha-gal Sendromunun Yaygın Belirtileri

Hastalık, alerjik reaksiyonlarının tipik belirtilerini gösteriyor, ancak bazı semptomlar diğer gıda alerjilerinden farklılık gösterebiliyor:

  • Deri reaksiyonları: Kaşıntı, kurdeşen ve egzama benzeri döküntüler.
  • Sindirim sistemi sorunları: Karın ağrısı, ishal, bulantı ve kusma.
  • Solunum problemleri: Nefes darlığı, hırıltılı solunum ve burun tıkanıklığı.
  • Anafilaksi: Nadir de olsa hayatı tehdit edebilen şiddetli alerjik reaksiyon.

Alpha-gal sendromu olan bireylerde, alerjik reaksiyonlar genellikle et tüketiminden 3-6 saat sonra başlıyor. Bu gecikmiş reaksiyon, hastalığın teşhisini karmaşık hale getiren bir diğer faktör.

Alpha-gal Sendromunun Küresel Yayılımı ve Nedenleri

Alpha-gal sendromu, ilk kez 2009 yılında tanımlanmış olsa da son yıllarda vaka say